İçeriğe geç

İçindekiler kısmına geç

18. BÖLÜM

“Tanrı’yı Arayabilir, O’nu . . . . . Gerçekten Bulabilirlerdi” (Elçiler 17: 27)

“Tanrı’yı Arayabilir, O’nu . . . . . Gerçekten Bulabilirlerdi” (Elçiler 17: 27)

Pavlus ortak bir zemin oluşturur ve sunuşunu dinleyicilerine uyarlar

Bu bölüm Elçiler 17:16-34’e dayanmaktadır

1-3. (a) Elçi Pavlus’un Atina’da neden canı çok sıkıldı? (b) Pavlus’un bıraktığı örneği inceleyerek neler öğrenebiliriz?

 PAVLUS’UN canı çok sıkılmıştı. O bir zamanlar Sokrates, Platon ve Aristoteles’in ders verdiği bir eğitim merkezi olan Atina’daydı. Atinalılar çok dindardı. Pavlus nereye baksa, tapınaklarda, meydanlarda ve caddelerde çok sayıda put görüyordu, çünkü Atinalılar birçok tanrıya tapınıyordu. Pavlus gerçek Tanrı Yehova’nın putperestlik hakkındaki görüşünü biliyordu (Çık. 20:4, 5). Bu sadık elçi de Yehova’yla aynı görüşteydi; putlardan iğreniyordu.

2 Pavlus’un çarşı meydanına, yani agoraya girdiğinde gördükleri özellikle çok şaşırtıcıydı. Tanrı Hermes’in erkeklik organına dikkat çeken heykellerden birçoğu ana girişin yanındaki kuzeybatı köşesinde dizilmişti. Çarşı meydanı tapınma yerleriyle doluydu. Böyle son derece putperest bir ortamda bu gayretli elçi iyi haberi nasıl duyuracaktı? Duygularını denetim altında tutup dinleyicileriyle ortak bir nokta bulacak mıydı? Herhangi bir kişinin Tanrı’yı aramasına ve gerçekten bulmasına yardım edebilecek miydi?

3 Pavlus’un eğitimli Atinalılara neler söylediği Elçiler 17:22-31’de kayıtlıdır. Bu sözleri nezaket, ayırt edici olma, güzel ve etkili konuşma konusunda mükemmel bir örnektir. Pavlus’un bıraktığı örneği inceleyerek nasıl ortak zemin bulacağımız ve bizi dinleyenlerin mantık yürütmesine nasıl yardım edeceğimiz konusunda çok şey öğrenebiliriz.

“Çarşı Meydanında” Öğretti (Elçiler 17:16-21)

4, 5. Pavlus Atina’da nerede iyi haberi duyurdu? Onu nasıl zor bir dinleyici kitlesi bekliyordu?

4 Pavlus Atinalıları MS yaklaşık 50’de, ikinci vaizlik gezisi sırasında ziyaret etti. a O, Silas ile Timoteos’un Veriya’dan dönmesini beklerken her zaman yaptığı gibi “havrada Yahudilerle . . . . konuşup onları ikna etmeye çalışıyordu.” Ayrıca Yahudi olmayan Atinalılara ulaşabileceği bir saha olan ‘çarşı meydanına’ gitti (Elçi. 17:17). Akropolis’in kuzeybatısında bulunan Atina Agorası yaklaşık 5 hektarlık bir alanı kaplıyordu. Çarşı meydanı sadece alışveriş yapılan bir yer değil, aynı zamanda şehrin meydanıydı. Bir kaynak, oranın “şehrin ekonomi, siyaset ve kültür merkezi” olduğuna dikkat çeker. Atinalılar orada bir araya gelip entelektüel tartışmalar yapmaktan zevk alırlardı.

5 Pavlus çarşı meydanında zor bir dinleyici kitlesiyle karşı karşıyaydı. Onu dinleyenler arasında birbirine rakip iki felsefe ekolünün üyeleri olan Epikurosçular ve Stoacılar da vardı. b Epikurosçular yaşamın tesadüfen var olduğuna inanıyordu. Onların yaşamla ilgili görüşü şöyle özetlenebilirdi: “Tanrı’dan korkmaya gerek yoktur. Ölümde acı yoktur. İyiye erişilebilir, kötüye tahammül edilebilir.” Stoacılar akıl ve mantık üzerinde dururlardı ve Tanrı’nın bir kişiliği olduğuna inanmazlardı. Hem Epikurosçular hem de Stoacılar Mesih’in öğrencilerinin öğrettiği dirilmeyi kabul etmezdi. Açıkça görüldüğü gibi bu iki grubun felsefi görüşleri Pavlus’un duyurduğu gerçek Hıristiyanlığın üstün hakikatleriyle bağdaşmıyordu.

6, 7. Bazı Yunanlı entelektüeller Pavlus’un öğrettiklerine nasıl tepki gösterdiler? Bugün biz hangi benzer tepkiyle karşılaşabiliriz?

6 Yunanlı entelektüeller Pavlus’un öğrettiklerine nasıl tepki verdiler? Bazıları onu “ukala” olarak adlandırdı. “Ukala” için kullandıkları Yunanca sözcük “tohum toplayıcı” anlamına gelir (Elçi. 17:18). Bu terim hakkında bir bilgin şöyle diyor: “Bu sözcük başlangıçta etrafta tohum toplayan küçük kuşlar için kullanılırdı, ardından çarşı meydanında yiyecek artıklarını ve diğer ufak tefek şeyleri toplayan insanlar için kullanılmaya başlandı. Fakat daha sonra, bölük pörçük bilgiler toplayan insanları, özellikle de bunları yarım yamalak anlayan kişileri tanımlamak için mecazi anlamda kullanılmaya başlandı.” O eğitimli adamlar bir anlamda Pavlus’un başkalarından duyduğunu satan bir cahil olduğunu söylüyordu. Fakat göreceğimiz gibi bu şekilde aşağılanmak Pavlus’un gözünü korkutmadı.

7 Durum bugün de farklı değildir. Yehova’nın Şahitleri olarak Kutsal Kitaba dayalı inançlarımız yüzünden biz de sık sık aşağılanıyoruz. Örneğin bazı eğitmenler evrimin bir gerçek olduğunu öğretiyor ve eğer akıllı biriyseniz bunu kabul etmek zorunda olduğunuz konusunda ısrar ediyorlar. Aslında onlar evrime inanmayı reddedenleri cahil olarak damgalıyor. Dolayısıyla, Kutsal Kitabın ne dediğini gösterdiğimiz ve doğadaki tasarımın kanıtlarına işaret ettiğimiz için, bizi oradan buradan topladığı bilgilerle ukalalık eden kişiler olarak görüyorlar. Fakat gözümüzü korkutamazlar. Biz kendimizden emin şekilde konuşarak yeryüzündeki yaşamın zekâ sahibi bir Tasarımcı olan Yehova Tanrı’nın eseri olduğuna dair inancımızı savunuruz (Vah. 4:11).

8. (a) Pavlus’un mesajını duyanlardan bazıları hangi tepkiyi gösterdi? (b) Pavlus’un Areopagos’a götürülmesinin anlamı ne olabilirdi? (142. sayfadaki dipnota bakın.)

8 Pavlus’un çarşı meydanındaki duyurusunu işiten başkaları ise farklı bir tepki gösterdi. Onlar Pavlus hakkında “galiba yabancı tanrıların habercisi” diye düşündüler (Elçi. 17:18). Acaba Pavlus Atinalılara gerçekten yeni tanrılar mı tanıtacaktı? Bu ciddi bir meseleydi, çünkü yüzyıllar önce Sokrates’in mahkemeye çıkarılıp ölüme mahkûm edilmesine yol açan suçlamalardan birine benziyordu. Dolayısıyla Pavlus’un Areopagos’a getirilmesi ve ondan Atinalılara yabancı gelen öğretileri açıklamasının istenmesi hiç şaşırtıcı değildi. c Peki Pavlus Kutsal Yazılara yabancı olan bu kişilerin önünde mesajını nasıl savunacaktı?

“Ey Atinalılar” (Elçiler 17:22, 23)

9-11. (a) Pavlus dinleyicileriyle nasıl ortak bir zemin oluşturmaya çalıştı? (b) Hizmetimizde Pavlus’u nasıl örnek alabiliriz?

9 Hatırlarsanız gördüğü tüm o putperestlik yüzünden Pavlus’un canı çok sıkılmıştı. Ancak o, kendini kaybedip put tapınmasını sert şekilde yermektense soğukkanlılığını korudu. Büyük bir nezaketle, kendisini dinleyenlerle arasında ortak bir zemin oluşturarak onları kazanmaya çalıştı. Sözlerine şöyle başladı: “Ey Atinalılar, sizin başkalarına göre tanrılara her bakımdan daha bağlı insanlar olduğunuzu görüyorum” (Elçi. 17:22). Pavlus bir anlamda ‘Görüyorum ki çok dindarsınız’ diyordu. O akıllıca davranarak, dinsel konulara eğilimli oldukları için onları övdü. Pavlus sahte inançların kör ettiği insanlardan bazılarının hakikati öğrenmek isteyebileceğini biliyordu. Ne de olsa o bir zamanlar kendisinin de ‘bilgisiz ve imansızca hareket ettiğinin’ farkındaydı (1. Tim. 1:13).

10 Pavlus böylece ortak bir zemin oluşturduktan sonra, Atinalıların dindarlığının kanıtı olarak gördüğü bir şeyden bahsetti. Bu, “Bilinmeyen Tanrı’ya” adanmış bir sunaktı. Bir kaynağa göre “tapınmalarında herhangi bir tanrıyı ihmal edip gücendirme korkusu yüzünden ‘bilinmeyen tanrılara’ sunaklar adamak Yunanlıların ve başka milletlerin âdetiydi.” Atinalılar böyle bir sunakla, tanımadıkları bir Tanrı’nın varlığını kabul etmiş oluyorlardı. Pavlus bu sunaktan yola çıkarak konuyu iyi habere getirdi. Şu açıklamayı yaptı: “İşte tanımadan bağlılık duyduğunuz bu Tanrı’yı ben size duyuruyorum” (Elçi. 17:23). Pavlus nazik şekilde konuşmuş olsa da yürüttüğü mantık etkiliydi. Bazılarının onu suçladığı gibi yeni ya da yabancı bir tanrıyı duyurmuyordu. O, tanımadıkları Tanrı’yı, gerçek Tanrı’yı tanıtıyordu.

11 Hizmetimizde Pavlus’u nasıl örnek alabiliriz? Eğer iyi gözlemciler olursak, bir kişinin dindar olduğuna dair kanıtları görebiliriz. Örneğin üzerinde, evinde ya da bahçesinde bulunan dinsel nesneleri fark edebiliriz. Şöyle diyebiliriz: “Görüyorum ki dindar birisiniz. Ben de dinsel konulara meraklı biriyle konuşmak istiyordum.” Kişinin dinsel inançlarını nezaketle dinleyerek ortak bir zemin oluşturabiliriz. İnançları nedeniyle insanlara karşı önyargılı olmak istemiyoruz. İman kardeşlerimizden birçoğu bir zamanlar sahte dinsel inanışları samimiyetle benimsemiş kişilerdi.

Dinleyicilerinizle ortak bir zemin oluşturmaya çalışın

Tanrı “Hiçbirimizden Uzak Değildir” (Elçiler 17:24-28)

12. Pavlus sunuşunu dinleyicilerine nasıl uyarladı?

12 Pavlus bir ortak zemin oluşturmuştu. Peki bunu şahitlik ederken koruyabilecek miydi? Kendisini dinleyenlerin Yunan felsefesi eğitimi aldığını ve Kutsal Yazılara yabancı olduğunu bildiğinden, birkaç yöntemle sunuşunda uyarlamalar yaptı. Birinci olarak, Kutsal Kitap öğretilerini sunarken Tanrı’nın Sözünden doğrudan alıntı yapmadı. İkinci olarak, kendisini dinleyicileriyle bir tuttu. Örneğin, zaman zaman ‘biz’ diye konuştu. Üçüncü olarak, öğrettiği bazı şeylerin onların yazılarında da yer aldığını göstermek için Yunan edebiyatından alıntılar yaptı. Şimdi Pavlus’un etkili konuşmasını inceleyelim. Acaba o, Atinalıların tanımadığı Tanrı hakkında hangi önemli hakikatleri açıkladı?

13. Pavlus evrenin var oluşu hakkında ne açıkladı? Onun sözlerinin anlamı neydi?

13 Evreni yaratan Tanrı’dır. Pavlus şöyle dedi: “Dünyayı ve üzerindeki her şeyi yaratan Tanrı, göğün ve yerin Rabbi olduğundan, insan eliyle yapılmış tapınaklarda oturmaz” d (Elçi. 17:24). Evren tesadüfen meydana gelmedi. Her şeyi gerçek Tanrı yarattı (Mezm. 146:6). Athena ya da diğer tanrılar tüm görkemlerini kendileri için yapılan tapınaklara, kutsal yerlere ve sunaklara borçludur. Oysa göklerin ve yerin Ulu Rabbi insan eliyle yapılmış tapınaklara sığmaz (1. Kral. 8:27). Pavlus’un sözlerinin anlamı çok açıktı: Gerçek Tanrı insan eliyle yapılmış tapınaklarda bulunan insan eseri ilahların tümünden daha yücedir (İşa. 40:18-26).

14. Pavlus Tanrı’nın insanlara ihtiyacı olmadığını nasıl gösterdi?

14 Tanrı’nın insanlara ihtiyacı yoktur. Putperestler tapındıkları nesnelere abartılı giysiler giydirir, pahalı hediyeler yağdırır ya da yiyecek ve içecek getirirdi. Çünkü tanrılarının bunlara ihtiyacı olduğunu düşünürlerdi. Bununla birlikte Pavlus’u dinleyenlerden bazı Yunanlı filozoflar, bir tanrının insanlardan gelecek hiçbir şeye ihtiyacı olmadığına inanıyor olabilirdi. Eğer durum böyleyse onlar Pavlus’un Tanrı hakkında söylediği ‘sanki bir şeye ihtiyacı varmış gibi O’na insan eliyle hizmet edilmez’ sözlerine katılmış olabilirler. Gerçekten de insanlar Yaratıcıya hiçbir maddi şey veremez. Tersine O insanlara ihtiyaçları olan şeyleri verir. Örneğin onlara güneş, yağmur ve verimli toprak da dahil “hayat, nefes ve her şeyi” sağlar (Elçi. 17:25; Başl. 2:7). Dolayısıyla tüm bunları veren Tanrı’nın bunları Kendisinden alan insanlara ihtiyacı yoktur.

15. Pavlus Atinalıların başka milletlerden üstün olduklarına dair inançlarını nasıl ele aldı? Ondan hangi önemli dersi alabiliriz?

15 İnsanı yaratan Tanrı’dır. Atinalılar Yunanlı olmayan kişilerden üstün olduklarına inanıyorlardı. Fakat insanın milliyeti ya da ırkıyla gurur duyması Kutsal Kitaptaki hakikate aykırıdır (Tekr. 10:17). Pavlus bu hassas konuyu nezaketle ve ustalıkla ele aldı. Pavlus’un Tanrı hakkında “insanlığın tüm milletlerini tek bir adamdan yarattı” demesi dinleyicilerini herhalde düşündürmüştü (Elçi. 17:26). O, insanlığın atası Âdem’le ilgili Başlangıç kitabındaki kayıttan söz ediyordu (Başl. 1:26-28). Tüm insanlar tek bir atadan geldiğine göre, hiçbir ırk ya da milliyet diğerinden üstün değildir. Pavlus’u dinleyenler bu noktayı gözden kaçırmış olamazdı. Ondan önemli bir ders alıyoruz. Şahitlik işimizde nazik ve makul olmayı istemekle birlikte, insanların daha kolay kabul etmesi için Kutsal Kitaptaki hakikati sulandırmak istemiyoruz.

16. Yaratıcının insanlarla ilgili amacı nedir?

16 Tanrı insanların Kendisine yakın olmasını amaçladı. Pavlus’un dinleyicileri arasındaki filozoflar, insanın var olmasının nedeni üzerinde uzun uzun tartışmış olsalar da buna tatmin edici bir yanıt bulamamışlardı. Fakat Pavlus, Yaratıcının insanlarla ilgili amacını şu sözlerle açıkça ortaya koydu: “Tanrı’yı arayabilir, O’nu el yordamıyla da olsa arayıp gerçekten bulabilirlerdi. Aslında O hiçbirimizden uzak değildir” (Elçi. 17:27). Atinalıların tanımadıkları Tanrı, aslında tanınması mümkün olmayan bir Tanrı değildi. Tersine O, Kendisini bulmayı ve tanımayı gerçekten isteyenlerden uzak değildir (Mezm. 145:18). Dikkat ettiyseniz Pavlus “hiçbirimizden” diyerek Tanrı’yı ‘el yordamıyla arayıp bulması’ gereken kişilerin arasına kendini de dahil etti.

17, 18. İnsanlar neden kendilerini Tanrı’ya yakın hissetmelidir? Pavlus’un dinleyicilerine hitap tarzından neler öğrenebiliriz?

17 İnsanlar kendilerini Tanrı’ya yakın hissetmeliler. Pavlus O’nun sayesinde ‘yaşadığımızı, hareket ettiğimizi ve var olduğumuzu’ söyledi. Bazı uzmanlara göre Pavlus “Atina dinsel geleneğinde önemli bir isim” olan, MÖ altıncı yüzyılda yaşamış Giritli şair Epimenides’in sözlerine atıfta bulunuyordu. Pavlus insanların kendilerini Tanrı’ya yakın hissetmelerinin gereğiyle ilgili başka bir neden daha verdi: “Bazı şairlerinizin de söylediği gibi, ‘Biz de O’nun çocuklarıyız’” (Elçi. 17:28). İnsanlar Tanrı’yla aralarında bir yakınlık hissetmeliler, çünkü tüm insanların soyu Tanrı’nın yarattığı tek bir kişiye dayanır. Pavlus dinleyicilerinin ilgisini çekmek için hikmetle davranarak onların muhtemelen saygı duyduğu Yunanca eserlerden doğrudan alıntı yaptı. e Pavlus gibi, biz de bazen dünyevi tarih, ansiklopediler ve kabul gören diğer kaynaklardan sınırlı ölçüde alıntı yapabiliriz. Örneğin, saygı duyulan bir kaynaktan yapılan uygun bir alıntı, Şahit olmayan birini sahte dinin belirli uygulamalarının ya da kutlamalarının kaynağı konusunda ikna edebilir.

18 Pavlus bu noktaya kadar konuşmasında Tanrı’yla ilgili temel hakikatleri açıklamış ve sözlerini dinleyicilerine ustaca uyarlamıştı. Elçi, Atinalı dinleyicilerinin bu önemli bilgiler doğrultusunda ne yapmalarını istiyordu? Vakit geçirmeden konuşmasının devamında bunu onlara söyledi.

“Her Yerde Herkesin Tövbe Etmesi” Gerekir (Elçiler 17:29-31)

19, 20. (a) Pavlus insan eliyle yapılmış ilahlara tapınmanın akılsızca olduğunu nasıl nezaketle ortaya koydu? (b) Pavlus’un dinleyicileri ne yapmalıydı?

19 Pavlus dinleyicilerini harekete geçmeleri için teşvik etmeye hazırdı. O Yunan edebiyatından yaptığı alıntıya tekrar değinerek şunu söyledi: “Tanrı’nın çocukları olduğumuza göre, o İlahi Varlığın, insan aklı ve ustalığıyla biçimlendirilmiş altına, gümüşe ya da taşa benzediğini sanmamalıyız” (Elçi. 17:29). Gerçekten de, insanlar Tanrı’nın eseriyse, Tanrı nasıl insan eseri ilahların biçiminde olabilir? Pavlus’un nezaketle mantık yürütmesi insan eliyle yapılmış ilahlara tapınmanın akılsızca olduğunu açıkça ortaya koydu (Mezm. 115:4-8; İşa. 44:9-20). Pavlus kendini de katıp “sanmamalıyız” demekle, sözlerinin dinleyicilerinde yarattığı rahatsızlığı herhalde hafifletmiş oldu.

20 Pavlus şu sözlerle yapılması gerekenleri açıkladı: “Gerçi Tanrı bir zamanlar böyle bir bilgisizliğe [O’nun putlara tapan insanlardan hoşnut olabileceği düşüncesine] göz yummuştur, ancak şimdi her yerde herkesin tövbe etmesi gerektiğini insanlara bildiriyor” (Elçi. 17:30). Pavlus’un dinleyicilerinden bazıları bu tövbe çağrısını işitince çok şaşırmış olabilir. Fakat bu güçlü sözler onların yaşamlarını Tanrı’ya borçlu olduğunu ve bu nedenle O’na hesap vereceklerini açıkça gösteriyordu. Onlar Tanrı’yı aramalı, O’nun hakkındaki hakikati öğrenmeli ve yaşamlarını bu hakikatle uyumlu hale getirmeliydiler. Atinalılar için bu, putlara tapmanın bir günah olduğunu fark etmeleri ve yollarından dönmeleri gerektiği anlamına geliyordu.

21, 22. Pavlus konuşmasını hangi etkili sözlerle sonlandırdı? Onun sözleri bugün bizim için hangi anlama gelir?

21 Pavlus konuşmasını şu etkili sözlerle bitirdi: “Tanrı bir gün saptadı ve o gün, Kendi atadığı adam aracılığıyla dünyayı adaletle yargılamayı amaçladı; o adamı ölüyken diriltmekle tüm insanlara bir güvence verdi” (Elçi. 17:31). Hüküm Günü yaklaşıyordu. Gerçek Tanrı’yı arayıp bulmak için ne kadar ciddi bir neden! Pavlus atanan Hâkimin ismini vermedi. Bunun yerine o Hâkim hakkında çok şaşırtıcı bir şey söyledi: O bir insan olarak yaşamış, ölmüş ve Tanrı tarafından diriltilmişti.

22 Bu heyecan verici sonuç bugün bizim için de çok anlamlıdır. Tanrı’nın atadığı Hâkimin diriltilen İsa Mesih olduğunu biliyoruz (Yuhn. 5:22). Ayrıca Hüküm Gününün bin yıl süreceğini ve hızla yaklaştığını da biliyoruz (Vah. 20:4, 6). Hüküm Gününden korkmuyoruz, çünkü bunun sadık olduklarına hükmedilenlere tarif edilemez nimetler getireceğini anlıyoruz. Mucizelerin en büyüğü olan İsa Mesih’in dirilişi, görkemli bir gelecekle ilgili ümidimizin gerçekleşeceğinin garantisidir.

“Bazıları . . . . İman Ettiler” (Elçiler 17:32-34)

23. Pavlus’un konuşmasına ne tür tepkiler geldi?

23 Pavlus’un konuşmasına çok çeşitli tepkiler geldi. Dirilmeyle ilgili sözleri duyduklarında bazıları “alay etmeye başladı.” Diğerleri nazik davrandı, ancak net bir cevap vermeyip “Seni bu konuda başka zaman da dinleriz” dediler (Elçi. 17:32). Fakat az sayıda kişi olumlu karşılık verdi: “Bazıları onunla beraber gittiler ve iman ettiler; bunlar arasında Damaris adlı bir kadın ile Areopagos mahkemesi yargıçlarından Dionisios da vardı” (Elçi. 17:34). Biz de hizmetimizde benzer tepkilerle karşılaşıyoruz. Bazıları nazik ama kayıtsızca davranırken başkaları bizimle alay edebiliyor. Bununla birlikte bazı kişiler Krallık mesajını kabul edip iman ettiğinde seviniyoruz.

24. Pavlus’un Areopagos’ta yaptığı konuşmadan neler öğrenebiliriz?

24 Pavlus’un konuşması üzerinde düşündüğümüzde, hem konuyu mantıklı şekilde geliştirip ikna edici kanıtlar gösterme hem de sunuşumuzu dinleyicilerimize uyarlama konusunda çok şey öğrenebiliriz. Ayrıca sahte dinsel inançların kör ettiği kişilere karşı sabırlı ve nazik olmanın gereği konusunda da çok şey öğrenebiliriz. Şu önemli dersi de alabiliriz: Dinleyicilerimizi yatıştırmak için Kutsal Kitaptaki hakikatlerden kesinlikle taviz vermemeliyiz; fakat elçi Pavlus’un bıraktığı örneği inceleyerek tarla hizmetinde daha etkili öğretmenler olabiliriz. Gözetmenler de cemaatte daha nitelikli öğretmenler haline gelebilir. Böylece insanların ‘Tanrı’yı arayıp O’nu gerçekten bulmasına’ yardım etmek üzere donanmış oluruz (Elçi. 17:27).

a Atina: Eski Dünyanın Kültür Başkenti” başlıklı çerçeveye bakın.

b Epikurosçular ve Stoacılar” başlıklı çerçeve bakın.

c Akropolis’in kuzeybatısında bulunan Areopagos, Atina’nın yüksek mahkemesinin geleneksel toplantı yeriydi. “Areopagos” ifadesi ya o mahkemeye ya da o tepeye atfedebilir. Bu nedenle Pavlus’un o tepeye veya yakınına mı, yoksa mahkemenin belki başka bir yerdeki toplantısına, örneğin Agoraya mı götürüldüğü konusunda uzmanlar arasında görüş farklılıkları vardır.

d “Dünya” olarak tercüme edilen Yunanca kosmos sözcüğünü Yunanlılar maddi evren için kullanırlardı. Yunanlı dinleyicileriyle ortak zemini korumaya çalışan Pavlus da kosmos’u muhtemelen bu anlamda kullandı.

e Pavlus Stoacı şair Aratos’un astronomi üzerine şiiri Phainomena’dan alıntı yaptı. Aynı sözler, Stoacı yazar Kleanthes’in Zeus için yazdığı ilahinin de dahil olduğu diğer Yunanca yazılarda da bulunur.